Toplumun her kesiminden, Aile içi şiddet, soygun, gasp, cinsel istismar, tecavüz, öldürme, dolandırıcılık, aldatma vb suç haberlerini sıklıkla izliyoruz okuyoruz.
Siyasi partilerin, Sivil Toplum Kuruluşlarının, Kamu kurum ve kuruluşlarının aile, toplumsal yapı ve davranışlarındaki bozulmaya,yozlaşmaya ilişkin raporlarını tartışıyoruz.
Toplumun düzeninden sorumlu olan kurum ve kuruluşları seyirci kalmakla eleştiriyoruz.
Oturduğumuz yerden daha doğrusu sanal birey kimliğiyle yeni insan yeni yaşam modeli içinden insan, insani vasıflardan, insani duygulardan, düşüncelerden, geleneksel yapıdan , aile ve gerçek hayata dair fiillerden bahsediyoruz.
Bu hafta bu konuya nereden mi geldik?
Televizyon programları, diziler, sinema derken son yıllarda hayatımızın vazgeçilmezi olan sosyal medyadan ve bilinçsizce kullanım nedeniyle değerlerimizi ,aile yapımızı, toplumsal sevgi ve saygı sınırlarını tehdit eden, takipçi, abone, beğeni, vb saplantılar nedeniyle bilinçsizce kullanıldığında gerçek bir tehlike olan sosyal medya aracılığıyla hayatımıza giren Youtuberlar’ın , paylaşımcıların vahametinden..
İnternet üzerindeki yayınlara yasal düzenleme tartışmaları ve Kişisel Gelişim ve Eğitim Uzmanı Sıtkı Aslanhan’ ının söyleşisiyle perçinleşen "Aile yapımızın korunmasına nasıl hizmet edebiliriz?" den geldik.
Belediye Başkan Yardımcımız Güven Kemerkaya ile konferans sonunda yaptığımız sohbetimizde "Bunları sizlerde yazmalısınız, köşelerinize taşımalısınız" tavsiyesinden yola çıkarak..
Elbette, hepimizin bir dünya görüşü ve olayları algılayışı ve olaylara çözüm konusunda farklı düşünceleri var.
Hâlihazırda başta camiler olmak üzere farklı kurumlar ve STK larca da ailelere yönelik bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri konferanslar düzenlenmekte.
Toplumumuzun sorunlarına karşı duyarlılık ortada.
Ama ortak akıl ile belirlenen çözümlerin fayda sağlaması için bireyler olarak kendimize dönüp bakmalıyız.
Değişime önce kendimizden başlamalıyız.
Türkiye olarak, Avrupa’nın internette en çok vakit geçiren ülkesiyiz.
Facebook, instagram, Twitter gibi sosyal medya kullanımındaysa dünya lideriyiz.
Peki, sosyal medyayı hangi ihtiyacımızı karşılamak için kullanıyoruz?
Bunu hiç sorguluyor muyuz?
Çocuklar ve gençler arasında internet kullanımının günde 17 saate kadar çıktığı söyleniyor.
Aileler olarak çocuklarımızın bilgisayarın başından kalkmadıklarından , ellerinden cep telefonlarını düşürmediklerinden yakınıp duruyor, bazen de tedavi için bir yerlere başvuruyoruz.
Peki, bizim elimizde ne var?
Yetişkinler olarak bizim durumumuz, çocuklar ya da ergenlerden daha vahim durumda.
Sanal ve yalan dünyadaki mutluluğa o kadar empoze olmuşuz ki , gerçek hayatla bağımız neredeyse kopmuş durumda.
Yapılan araştırmalara göre sosyal medyanın yokluğuyla baş edemiyoruz.
Aile içindeki iletişimimizi bile kopardık .Tekilleşme hali ile sosyalleştiğimizi, yaşadığımızı sanıyoruz.
Farkında ya da değiliz hayat biçimleriz yavaş yavaş bütünüyle yok oluyor.
Mana ve madde arasında insanın ve insanlığın hiçbir değeri olmadığı sanal ve yalan bir dünyada geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini karartıyoruz.
Durum tespiti yapılan anketler ve araştırmalar ortada…
Hiç bir sosyal medya kullanmayan biri olarak tarafsız, belirli bir açıdan baktığımda; hâlâ arkadaşlarım var, dünyada olanlardan haberdarım ve bir işim var ve kendimce başarılıyım, kendimi eğlenceden ve dünyadan yoksun görmüyorum.
Merak etmeyin gayet iyi, mutlu, huzurlu ve öz güvenim tam.
Ve çevremdekilere sosyal medyayı bırakmalarını ya da en azından az kullanmalarını öneriyorum.
Çünkü gelecek zamanda gelecek için sosyal medya kullanan kişi sayısı azalacak. Dünyada insanlar, sosyal medyanın temel teknoloji değil de sadece eğlence aracı olduğunun farkında. Yani gerçek dünyada sosyal medya profesyonel başarının merkezi değil.
Size sunmaya çalıştığım bakış açısına katılmayabilir, itici bulabilir, eleştirebilirsiniz..
Kısacası, sağlıklı bir toplum için öncelikli olarak kendi ahlaki ve manevi değerlerimizi içselleştirmeliyiz. Mutlu, huzurlu bir toplum ve gelişmiş bir ülke için aileyi ayakta tutmak için önce biz yetişkinlere görev düşüyor.
Enflasyonla topyekûn mücadele kapsamında maddi kalkınmanın yanında manevi kalkınma için de çalışmalıyız.
Değerlerimiz internet eliyle hızla değişiyor ve bu değişim ailelerimizi, toplumsal yapımızı ve inançlarımızı temelden tehdit ediyor.
Bunun için en azından telefon ve bilgisayarlarımızı biraz olsun bir kenara itebilir. Çocuklarımızı bunlardan uzak tutabiliriz.
Hiç zor değil imkânsız hiç değil.
Sevgiyle Kalın