Harun Atalay

Harun Atalay

Mail: atalay.ekspres@gmail.com

Şimdi Doya Doya Yin Gari..

 Ülkemizde son günlerde yaşanan gıda terörünü milletçe ‘hadi canım sende’ sözleriyle izliyoruz.

Yeni nesil bilmez çok da umurlarında değil,

Onlar fastfood dünyasının renkli şekerleme, atıştırmalık ve noodlelarının hüküm sürdüğü dünyaya gözünü açtı.

Bizler usta Gazeteci Uğur Dündar’ın her hafta ekranlara getirdiği ucube binalarda içinde envai çeşit Hindistan sokak satıcılarının durumundan daha kötü ortamlarda hazırlanmış sucuk, pasta, döner, unlu mamullerini,

İçinde olmazsa olmazları hamam böcekleriyle ve birçok sürüngenin aromasının içine dahil olduğu gıdaları yıllarca afiyetle tükettik.

Şimdilerde, “Vay yok artık’ dediğimiz gıda ürünlerinin içindeki her nesneye bağışıklık kazanmış bir milletin evlatları olarak,

Sanki uzun yıllardır nuru pak, tertemiz gıdalar tüketiyormuş gibi yaşananlara neden şaşırıyoruz ona şaşırıyorum.

Hayat pahalılığının nirvana yaptığı ülkemizde tüm üreticilerin en çok yakındığı konu,

Maliyet giderlerinin yüksek olması.

Üretilen her gıda ürününün maliyetlerini düşürmek ve vatandaşa uygun fiyata satabilmek için her türlü hileye müracaat ederler.

Kaşar peynirinin nasıl yapıldığını eminim birçoğunuz biliyordur.

Hakiki tulum peynirinin içinde sizce ne olabilir?

Ya bal olayı?

Arıcılar artık raflardaki bal fiyatını gördükleri günden beri bal üretmiyor.

Marketlerden ihtiyaçları kadar alıyorlar.

Sizce hakiki dana etinden yapılmış sucuğun kilosu kaç TL olmalıdır?

Atalarımız asırlardır, “Ucuz etin yahnisi yavan olur” demiyor mu?

Devletin verilerine göre ülkede yüzde 48 enflasyon var, hissedilen enflasyon yüzde 200 ise,

Hakiki zeytinyağının litresi ne kadar olmalı?

İşin ilginç tarafı ise tarlada domatesi, ağaçta zeytini limonu çürüyen, mandırada sütü eti para etmeyen üreticinin durumu ortadayken,

Ülkede tarım ürünlerinin fiyatları sürünürken, aracılar 3 aldıklarını 10’a sattığı bir ülkede,

Her kesimden dürüstlük bekliyoruz.

Canlar bakınız,

İlimize geçtiğimiz ay içinde Tarım Bakan Yardımcısı Gizligider ziyarette bulunmuş ve burada Tarım Bakanlığının yeni desteklemeleriyle ilgili Aksaraylı çiftçileri bilgilendirmişti.

Ardından çiftçi ve üreticilerin sorunlarını dinleyen Tarım Bakan Yardımcısı Gizligider,

Çiftçilerin sorunlarını soy ismi gibi gizli oturumda dinlemişti.

Ben de çiftçiler ile dertleştiği basına kapalı toplantının bir bölümünü takip ettim. 

Süt Birliği ve süt üreticilerini temsilen söz alan bir muhterem,

Bakan yardımcısına, “Sütümüz para etmiyor. Sütümüz fazla, büyükbaşın durumu ortada. Etin değeri ayaklar altında, girdiler üreticinin canını yakıyor, nasıl bir önlem almayı düşünüyorsunuz?” diye bir soru sordu.

Tarım Bakan Yardımcısı Gizligider ne dese beğenirsiniz?

“Arkadaşlar çiftçiler üreticiler de az değil, hepiniz işin hinliğindesiniz. Hepiniz devleti nasıl kazıklarız diye düşünüyorsunuz” demez mi?

Olaya bak sen!

Tarım Bakan Yardımcısı, “Biz üreticinin neler yaptığını biliyoruz, boşa ağlamayın” diyor.

Üretici, çiftçi “Perişanız” diyor.

Ortada karmakarışık bir durum söz konusu.

Özetle; tarım ülkesi olan ülkemizde bolluk ve bereketin fışkırdığı asla gıda sorunu yaşanmayacak,

Hatta fazlasını dışarıya satacağımız bir konumdan,

El birliği ile gıdasının içinde envai çeşit mahlukatın cirit attığı,

Zehirli ürünlerin raflarda dans ettiği,

Nerdeyse baharatı bile farklı ülkelerden aldığımız bir ülke konuma geldik.

Sonra da “Aa köftede bu mahlukat varmış. Pul biberde talaş, salçada boya, balda glikoz, peynirde patates püresi, sucukta tavuğun her şeyi varmış” diye hayretler içinde kalıyoruz.

Hepimiz suçluyuz.

Şimdi hep birlikte yiyin gari.

Kalın sağlıcakla,

Hepinizin kirpiklerinden öperim.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar