Yardım tırlarıyla depremin 2. günü Hatay Antakya’ya sabah saat 7 sıralarında girdiğimizde,
Medeniyetler şehri Hatay’da toz duman, ceset kokusu birbirine karışmış.
İnsanlar yıkılan binaların başında umutsuzca bekliyor.
Gördükleri her sarı baretli ya da yelekli insanların kolundan tutarak,
‘Bu binada yakınlarım enkaz altında lütfen yardım edin’ diye sarılıyorlardı.
Karşımızdaki manzara tam bir korku filimi gibiydi ama sonuna kadar gerçekti.
İstanbul’dan bir meslektaşım Hatay’a gittiğimi görünce bana ulaşarak
Antakya’da Alevler Mahallesi Mahmut Yanay Caddesi 8. Sokak No 15’te bir arkadaşının, depremde enkaz altında kaldığını, enkaza hiç kimsenin o ana kadar müdahale etmediğini söyleyerek bana yardımcı olup olamayacağımı sordu.
Antakya’ya girince ilk işimiz bana ulaşan adresi aramak oldu.
Öyle ki Atatürk Caddesi’nde bulunan o mahalleyi ve binayı bulmak öyle zordu ki ortada mahalle, bina sokak kalmamıştı.
Enkazın başında bekleyen yakın akrabaları ile yaptığımız telefon konuşmaları sayesinde meslektaşımın yardım etmemiz için yönlendirdiği binayı bulduk.
5 katlı bir bina yerle yeksan olmuş, molozlar içinde her yere dağılmış hayatlar ile binanın 4. katına çıktık.
Ne yapacağımızı bilmeden genç bir öğretim görevlisi Yardımcı Doç. Dr. Betül Balıkçıoğlu’nun bulunduğu enkazın altına ben, oğlum, Resul Karaüzüm, Numan Özkanlı çaresizce ‘Sesimizi duyan var mı?’ diye bağırıp, elimizin altındaki molozları bir yerlere atarak, çaresizlik ile umudun yıkılan enkazın arasına sıkışmış bir hayata ulaşmanın gayreti içindeydik.
Enkazda epey bir uğraştıktan sonra bir yardım ekibi bulmamız gerektiği için,
Antakya’nın yıkık caddelerinde bizlere yardım edecek birilerini aradık.
Aksaray’dan gelen inşaatlarda çalışarak ekmeklerini kazanan 4 kişilik bir ekibe ulaşarak,
Nasıl bir ad koyabilirsiniz yürekleri mert, elleri kazma kürek tutmaktan nasırlı 4 baba yiğit ile birlikte enkaza dönerken, yolda birkaç kişi daha ekibe dahil oldu.
Betül hoca içindi tüm çabamız, hepimiz el birliği ile Betül’ün yakınlarının gösterdiği yerlerden bir parça alarak Betül’e ulaşmaya çalışıyorduk.
Canlar, deprem bölgelerindeki enkazlar domino taşı gibi.
Bilinçsiz aldığınız bir parça diğer parçaları da beraberinde getiriyor, yardım edelim derken bina çöküyor.
Kısıtlı imkanlarla çalışırken bölgedeki artçı sarsıntılar devam ediyordu.
Enkazın içindeyken 3.5 şiddetinde bir de artçı depreme maruz kaldık.
Hayatta hiç görmediğiniz insanları sevdiklerine, ailelerine, hayatına geri döndürmek için verdiğiniz çabaların mutlu bir sonla bitmesi için dua etmekten başka bir şey gelmiyormuş elinizden.
Betül Hoca’yı ve enkaz altında kalan binlerce insanı maalesef kurtaramadık.
Onları deprem öldürmedi,
Onları bozuk düzenin, bozuk müteahhidi, mühendisi belediyelerin göz yumduğu çarpık kentleşmenin tüm memurları, yetkilileri, başkanları, imar afları öldürdü.
Deprem anından sonra neler yapacaklarını bilemeyen yetkilileri,
AFAD gibi bir kuruluşun başına getirdikleri liyakatsiz iş bilmezlerin mevki makam hırsı ile bizden olsun çamurdan olsun zihniyeti ve yüzlerce sayabileceğimiz aptalca nedenler öldürdü.
Kim ne derse desin 1999 depreminde, o dönem çadırları gezerek ‘Bu bir ihmaller zincirinin eseridir’ diyenler,
Şimdi kalkıp ‘kader’, ‘mukadderat’ diyemezler.
Ezcümle deprem bölgelerinde canla başla çalışan tüm gönüller ve işini düzgün yapan tüm yetkililerden Allah razı olsun.
Bu güzel ülkenin çok büyük bir milleti var.
‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ı milleti yeniden yaşattı.
Kalın sağlıcakla,
Hepinizi kirpiklerinizden öperim.
Allah rahmet etsin.İki Metre Bezİnsan gelir dünyayaSararlar kundak denen iki metre bezeİnsan ölür giderSararlar kefen denen iki metre bezeAnkara, 25.4.2024