Bir gün fişi çekecekler, eski sade güzel günlerimize geri döneceğiz.
Yeniler bilmez,
Çok değil 25 yıl öncesine kadar yaşantımız çok güzel ve sadeydi.
Belki bu kadar hızlı iletişim kurmuyorduk ama kurduğumuz dostlukların temelleri sağlam ve uzun oluyordu.
Asker; nişanlısına, ailesine mektup yazınca ulaşan o mektubun ailede ve nişanlıdaki sevincini şu dijital ortamda asla yaşayamazsınız.
Sevgiliyle ‘şu saatte şu mekânda buluşuyoruz’ diye sözleştiğinizde,
O saatte orada erkenden olmak için harcanan emeğin güzelliği tarif edilemezdi.
Yıllar geçse de üstünden ilkokuldan arkadaşından komşunla, askerlik arkadaşından aynı mahalle arkadaşınla heyecanla buluştuğun o tarifsiz dostlukların heyecanını bu iletişim çağında asla bulamazsın.
Ya da ben yenilerin deyimiyle eski kafalıyım.
Ülkemiz sosyal medya kullanımında dünyada 206 ülke içinde ilk beşte.
Ne kadar sosyal ve iletişime açık bir ülkeymişiz...
İçimizdeki şöhret olma, tanınma, sevilme, takdir görme, alkış ve iltifat alma aşkı ile
Sarılmışız sosyal medyaya.
Oysaki büyüklerimiz bizlere sıkça “Aman yediğini, içtiğini, giydiğini, ziynet eşyanı, gezdiğini tozduğunu açık etme,
Olan var olmayan var, çekemeyen var, art niyetliler var, nazar var. Başın belaya girer” derlerdi.
Bizler adına görgüsüzlük mü dersiniz yoksa yaptığımız işlerin takdir edilmediğinden mi ya da sevgisizlikten mi bilinmez,
Sosyal medyanın içinden geçtik.
Sosyal medyayı bir iletişim aracı olarak amacına uygun kullananlar da var tabii.
Ama büyük bir çoğunluğumuz erkeği kadını görgüsüzlük abidesi olarak sosyal medyada günlük ortalama 5 saat geçiriyoruz.
Sokakta sevgilisine, eşine bakana, “Ne bakıyon lan!” diye kavga çıkaran erkeklerimiz,
Sevgililerinin, kız kardeşlerinin, eşlerinin sosyal medyada denizde mayolu, bikinili fotoğraflarına erkek arkadaşlarıyla büyük bir beğeni ile bakıyorlar.
Kimileri kendi karısının sosyal medya hesabında canlı yayın açarak biraz bacak, biraz göğüs çatalı görüntüsüyle sosyal pezevenklik yapıyor.
Erkeği kadını sevgilisini kıskandırmaya çalışıyor.
Ayrılanı, ayılanı, bayılanı, tarotçusu, niyetçisi,
Konuşmalarına baktığınız zaman dünyanın en tatlı aşk adamları, nasihatçileri,
Paylaşımlarına baktığımızda en delikanlıları, dürüstleri, melekleri kıskandıracak hal ve hareketleriyle aslında gerçekte yaşam tarzıyla ters sosyal medya prensleri ve prensesleri,
Büyük bir çoğunluğu yaşı küçük çocuklarının şirin hallerinden para kazanmak derdine düşmüş.
Babaannesinin kafasından zeytinyağı dökenler, “Uçak atarsanız babamın saçını kazıyacağım” diyenler,
Sevgilisi ya da eşiyle canlı yayınlarda sevişerek para kazanmak isteyenler,
Ve yüz binlerce abazana sosyal medyada eskortluk yapanlar, trans gençler, eşcinselliği övenler...
Liste uzayıp gidiyor.
Şu Instagram kapandıktan sonra yapılan araştırmada,
Ülkemizde 50 milyonu aşkın Instagram kullanıcısının sadece yüzde 10'u bu sosyal medya platformunu işi ya da yaptığı mesleğini anlatmak için kullanıyormuş.
Özetle geriye kalan 45 milyonun derdi yukardaki yazdıklarımın kategorilerine giriyor.
Ezcümle hepimiz ne kadar şana şöhrete her şeyimizi herkesle paylaşmaya açmışız.
İçimizde nasıl bir potansiyel varmış ve biz sosyal medyaya nasıl da sarılmışız bu potansiyeli çıkarmak için.
Her icadı amacına uygun kullanacağımız akla ve bilince sahip olmak temennisiyle,
Kalın sağlıcakla,
Hepinizin kirpiklerinden öperim.
Yorum Yazın