Ak parti de yenilenme, halk arasında temizlenme hareketi olarak da değerlendirilen kongre süreci başladı.
Önce Eskil ilçesi ardından Türkiye’nin en büyük beldesi Sultanhanı teşkilatlarını yeniledi.
Önümüzdeki 180 günlük süreç böyle devam edecek.
Bir taraftan Ak partide, ülke genelindeki yenilik hareketi sürerken.
Diğer taraftan ülke gündemine oturan Ak parti eski MKYK Üyesi Ayhan Oğan'ın " biz yeni bir devlet kuruyoruz" çıkışı ortalığı yine toz duman etti.
Bazen düşünüyorum da, ortada hiçbir neden yokken birileri bunların kulağına hadi ortalığı bir karıştır diye fısıldıyor mu acep?
Ülkemizde sürekli ve hızlı bir şekilde gündemin değişmesinin altında yatan gerçek nedir?
Mevsim normallerinin üzerinde sıcaklıklarla boğuşurken birde bu gündemin ateşten gömleğini neden giydiriyorlar millete anlamakta zorlanıyoruz.
Bu güzide ülkenin her türlü nimetlerinden fazlasıyla faydalanıp, beğenmedikleri Cumhuriyetin okullarında okuyup bir yerlere gelenler neden ilk fırsatta bu ülkenin Rejimine üniter yapısına kafa tutuyorlar.
İnsan, kör olabilir ama nankör olmayı görsün canlar.
Şu yaşa geldik bizlerde, bin türlü yoksulluk haksızlık gördük. Bir defa bu ülke ve devletin yapısı için en ufak bir serzenişte bulunmadık.
Yanılmıyorsam sene 1996 bir kamu kuruluşuna hizmetli şoför gece bekçisi ahçı vs. personel alımı yapılacak.
Hani hepimiz hatırlarız şu mülakatlarda haberlere konu olan "af edersiniz, eşşek kaç vites" sorusuna maruz kalanların girdiği mülakatlara bende girmiştim.
Toplamda 40 kişi ihtiyaç olan kamu kuruluşuna 180’nin üzerinde müracaat vardı. Yazılıyı atlatıp ilk 50 içerisine girmeye hak kazanmış, mülakatın yapılacağı kurumun bahçesinde bekliyorduk.
Ben gibi mülakat sırası bekleyen bir genç ve bir grup sıra bekleyenler, sohbetin dibine vurmuştuk.
Genç arkadaşım cebinden o dönemin sağlam bir siyasetçisinin kartvizitini çıkararak, Hamili yakınımdır yazısını gösterdi bize.
Konuşmasının sonuna da ekledi hepimizin gözlerinin içine bakarak, "elinde bu kartvizitten olan arkadaşlar mülakatı geçtiniz" dedi.
Mülakat sırası bana gelince içeri salona geçtim, Ankara'dan gelen askılı pantolonlu üç beyefendi, bana bakarak başladılar mülakat sorularını yöneltmeye.
"Ne iş yaparsın"?
Radyo Programcısıyım efemdim Dj' lik yapıyorum.
O günlerde Muazzez Ersoy'un "Güz gülleri" şarkısı patlamış nostalji albümünü çıkartmıştı kendisi.
Mülakatı yapan irice göbekli amca elini askılarına götürerek.
"De bakayım madem DJ' sin" nostalji ne demek diyerek bir soru yöneltti.
Yapıştırdım cevabı.
İkinci sorum daha da ilginçti " 1 saatte kaç şarkı çalıyorsun"?
10 ila 12- 13 arası değişir efemdim, şarkının uzunluğuna kısalığına göre.
"Hımm söyle o zaman 1 saatte 15 şarkı çalarsan 24 saatte kaç şarkı çalarsın"?
360 adet şarkı çalarım efendim dedim, neticede basit bir matematik işlemiydi.
Velhasıl mülakatta elendim ve" Hamili yakınımdır" kartviziti olan arkadaş kazandı ve memur oldu.
Bu benim yaşadığım haksızlığın sadece küçük bir örneğiydi.
Oysa bu güzel ülkede ezilen, haksızlığa uğrayan milyonlarca kişiden biri olmama rağmen hiçbir zaman ülkeme ve ülkemin üniter yapısına, güzel ülkemin İstiklal savaşını kazanmasına çok büyük katkısı olan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal'e sevgimizden gram sapma olmadı.
Şimdi bir bakıyoruz.
Nerede tuzu kurular var, nerede maddi imkânları yerinde, bir eli yağda bir eli balda, öncelerin mücahitleri şimdilerin müteahhitleri veriyor, alıyor Mustafa Kemal’e, ülkemin rejimine yapısına.
Sanırım bu müptezellerin arpası fazla geliyor.
Binbir zorluklarla, binlerce şehit vererek kurulan bu güzel ülkem ve Cumhuriyetim ve bu ülkemin tartışmasız tek lideri ve onun aziz hatırası sonsuza dek yaşasın ve yaşayacaktır.
Bu güzel ülkenin he türlü nimetlerinden yararlanıp, nankörlük edenin elbet acı akıbetini göreceğiz ve yazacağız.
Şanlı Türk tarihi, böylesi nankörleri "hain " olarak çok yazdı.
Tarihimizin tozlu raflarında bu hainleri anlatan örnekler dolu.
Kalın sağlıcakla
Hepinizin kirpiklerinden öperim.