Deprem gerçeği en acı şekilde bir kez daha bizlere kendisini hatırlattı. Aslında hiç unutturmuyor ama ülkemizin siyasetiyle birlikte umursamazlığımız ortada.
Ülkemizincoğrafyası, jeolojik özellikleri nedeniyle deprem topraklarımızın kaderi evet...
Ama neden? Niçin? Halen her depremin ardından aynı şey. Aynı kader. Seçimler yapılıyor, bakanlar, belediye başkanları, valiler, zamanın getirdiği teknolojiher şey değişiyor bir deprem açısından kaderimiz değişmiyor. Bir dahaki bizi bekleyen yeni depremlerin bilincindeyken niçin buna göre yapı inşa standartları kuramıyoruz.Sadece felaketler sonrası kulak verdiğimiz uzmanların söylemleri, “Tedbir kuldan, takdir Allah’tandır”sözü dışında sistem üzerinden.
“Gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder” ayetiyle (Necm Süresi 39. Ayet)
Siz sevgili okurlarım için tartışma başlığını bir kaç örnekle açıyorum.
Deprem etkisi olmadan meydana gelen yıkımlarla enkaz altında olan çarpık kentleşme, hırsızlık,yolsuzluk, ahlaksızlık,denetimsizlik, oy kaygısı ile belediye bürokrasisi ve dahası…
Ve bir kez daha her yeni deprem sonrası aynı şeyi yaşıyoruz.
Ve ve ve…Bir kez daha yapılacak onca şey varken dilimizde dua: İnşallah en az can kaybıyla atlatırız bu afeti.
Kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Kamuoyu olarak oluşan talepler üzerine:
Aksaray olarak depreme ne kadar hazırız?
Kriz yönetimi ile birlikte olası depremlerde yıkım olmaması için yüksek risk yönetimiyle ilgili ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Umarım il kalkınmasında yatırım projeleri arasında depreme ve doğal afetlere yönelik ciddi çalışmalar vardır.
İyi İnsan Ve İyi Müslüman Olma Taahhüdü Kelime-İ Şehadet İle
Müslüman olma, millet olma vasfını unuttuğumuz değerlerimizin yıkıntılarını nasıl inşa edeceğiz.
İnsanı insan olmaktan utandıran yurdum aymazları.
İzmir’de yaşanan felaket sonrasında kin ve nefret söylemleriyle utanç verici, sosyal medya paylaşımlarını kınıyorum.
İnsan olan böyle bir acıyla nasıl dalga geçer ya da dindarlık adı altında kutuplaştırır ötekileştirir.
İnsanlığı öldürür.
İnanç, ahlak, vicdan bizi millet yapan değerlerimiz bu mu?
Mümin olarak merhamet, acıma esirgeme, başkasının acısına üzüntü ile katılma duygumuza ne oldu.
Ayet ve hadislerimiz merhameti teşvik ederken dindarlık adı altında hezeyan dolu paylaşımlar yapanlar bu nasıl Müslümanlık, nasıl insanlık.Gerçekten bu kafaları hiçbir zaman anlayamayacağım.
En geniş manada bir hadisten örnekle yazımı sonlandırmak istiyorum.
“Bütün müminler bir vücudunorganları gibidir,bir organ hasta olunca diğerleri de rahatsız olur”
100.Yılımıza Sayılı Seneler Kala
Atatürk Diyor Ki!
“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür”
Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir.
Yüksek kültür ve fazilet temennisiyle milli terbiye ışığında; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere silah arkadaşlarını ve tüm aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor geride bıraktığımız 29 Ekim Cumhuriyet bayramımızı gururla kutluyorum.
Bu hafta önereceğim kitap şaşıracaksınız belki ama dünyada en çok okunan kitap olan Kur’an’ı Kerimimiz ve Yüce Meali
Sevgiyle Kalın.
Not: Dünyada en çok okunan kitap Kur’an’ı Kerim bilgisi kaynağı dünyada her yıl 23 Nisan’da kutlanan ve ülkemizde Kütüphaneler Haftası kapsamında yer alan “Dünya Kitap ve Telif Hakkı Günü” 2019 yılından derlenen verilerle dünya haberlerinde açıklanmıştır. Yine araştırmaya göre en çok kitap okunan ülkeler arasında 18. Sırada yer alıyoruz.
Yazımın başlığını oluşturan başlık ise Dr. Ekrem Keleş’in makalesinden esinlendiğim ilham kaynağıdır.
Yorum Yazın