Bir ülkenin özgürlük mücadelesine başladığı günden günümüze tam 100 yıl oldu.
O yıllara dönelim biraz.
Hani biz şu teknoloji döneminde az ya da çok her şeye sahibiz ya.
Bakın tam 100 yıl önce neler yoktu.
Ülkenin bir ordusu yoktu.
İletişim nerdeyse yok denecek kadar azdı. Var olanlar da İşgalci kuvvetlerin elindeydi.
Para yok.
Ülke insanı birçok savaştan çıkmış Nüfusu 13 milyon civarı
Eli silah tutacak neredeyse erkek nüfus yok.
19 Mayıs’ta Samsun’a ayak basan Liderimizin bir avuç dostu var.
İlerleyen zamanda hakkında çıkarılan “Ölüm fermanı” var.
Millette yiyecek ekmek yok, ayakta çarık yok, yok yok yok…
Ne var peki?
Bir Milletin kalbine girmiş, güvenini inancını kazanmış bir dahi var.
İnanç var, azim var, umutsuzluk yok.
Ülkenin her yerindeki işgalci kuvvetleri denize dökmek için
“Ben size savaşmayı, değil ölmeyi emrediyorum” diyen liderine inanan ve ülkesi için ölen Yiğitler var.
Kara Fatmalar, Emineler, Halide Edipler… İsimsiz onlarca kadın kahramanlarımız var.
Çoğunun bıyığı terlememiş henüz 9-10 -15 yaşlarında yürekleri kocaman , gözü pek yiğitlerimiz var.
Ben yaşadım yaşayacağım kadar, artık ülkem için ölmem gerek. Gavura bir taş da ben atayım diye cepheden cepheye koşan 70’lik dedelerimiz, ninelerimiz var.
‘Ülkem olmazsa namusum olmaz. Sen namusu olmayan bir ülkede yaşama’ diyerek kış kıyamette çocuğunun üzerindeki battaniyeyi alıp mermiye saran yiğit analarımız var.
Böylesi muhteşem bir kitleyi örgütleyip düşman askerine ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen bir de liderimiz var.
Canlar, oturduğu yerden ahkam kesenler.
Geçmişine küfredenler, nankörlükte sınır tanımayanlar bilmez.
Her alanda üzülmüş, yara almış, yoklukla mücadele eden bir halkı ayağa kaldırmak neredeyse imkânsızdır.
Bir empati yapalım…
Evde 5 erkek kardeşsiniz. 4’ü 1. Dünya Savaşı’nda şehit olmuş.
Elde avuçta ne varsa devletinize savaşlarda bağışlamışsınız.
Ülkenin her hanesinde aynı manzara. Halkta geleceğe dair bir umut beklenti kalmamış…
Tam da dibe vurmak deyiminin gerçeğini yaşarken.
Bir adam, yanında bir avuç insanla karşınıza çıkmış ‘Hadi ülkeyi kurtaracağız’ diyor.
Günümüzde bile, ülke zor durumda dolarınızı bozdurun çağrısına bile cılız yanıt veren bir haldeyken
Tepkiniz ne olurdu? Bir düşünün lütfen…
Ve kişileri olayları o günün şatlarına göre yorumlayalım lütfen.
Sözlerimi Lloyd George’un Tarihe not düşülen bu güzel sözü ile bitirmek isterim.
“İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı... Elden ne gelebilirdi?”
Kalın sağlıcakla…
Hepinizin Kirpiklerinden Öperim.