Siyasetçinin ortak dili birlik ve beraberlikten dem vurur sürekli.
Her konuşmacı “Birlik” der.“Birlikten kuvvet doğar. Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır…
Birlik, dirlik, güç…Allah’ım birliğimizi beraberliğimizi bozmasın” falan filan.
İyide Ülkemdeki birçok siyasi parti geçmişten günümüze bölünerek çoğalıyor.
Öyleki İllerde aynı parti içindeki birlik ayrılıklarını, iliklerimizde hissediyoruz.
Aynı parti içinde farklı düşünceleri olanlar, liderinin her anlamda yetersiz kaldığını düşünerek partisinden ayrılanlar, yeni parti kurup biz bu işi daha iyi yaparız diyenlere sözümüz yok.
Aynı parti ve davası için bir ömür harcayanların, aynı parti içinde birbirlerine selam vermemekten, hatta göz göze gelmekten kaçınmaları nasıl bir birlikteliktir, anlam vermekte zorlanıyorum.
Aynı parti üyesi olup,parti içinde 3,hatta 4 farklı grubun olması…
Her kongre sürecinde, aynı parti içindeki bu grupların bir birlerini ezme mücadelesine hepimiz çoğu kez şahitlik etmişsizidir.
Parti içinde güç dengeleriher kongre sürecinde değişince, vay diğerlerinin haline.
Kendi içinde birlik sağlayamayanlar, nasıl olurda “Birlik Mesajı” verirler.
Kendi içlerindeki kavgalardan güçsüz düşen partiler, az çok kendi içinde birliği sağlayan partilere,il milletvekili ve belediye başkanlığı seçimlerinde kaybediyor.
Örnekleri çok.
Şimdi hepimiz bunları görüp yazarken
Ömrünü davasına adamış koca koca ağabeylerimiz bunları düşünmüyormu?
Her fırsatta birlik, beraberlik vurgusu yapanlar, kendi içlerinde “Gelin bir kardeşim oturalım, bir çay sohbetinde sorunlarımızı konuşalım” demiyormu?Demiyor demekki…
Dünya günleri bile sınırlı süreli günlerken,
Parti içi ayrılık, hizipçilik, güç savaşları; tamam her dönem her ülkede olmuşturda
Bizim Ülkemizde biraz fazlaca sanırım.
Seçim tamtamlarının cılızda olsa çalındığı bu günlerde siyaseti severek, hatta ömrünü adayarak yapanların
Birlik mesajı vermekten çok,kendi içlerindekibirliği sağlaması oldukça önemli.
Yoksa, her kaybedilen seçimde birbirlerini suçlayıp, gözlerini oymalarının, hala can yakıcı durumundan sıkılmadılarmı?
İş ve beğenmeme
Evett biliyorum! Yüzbinlerce Üniversite mezunumuz işsiz.
Yine ekonomik nedenlerden dolayı birçokiş veren işçi çıkarıyor.
Hatta asgari ücretle çalışan inşaat mühendisi vb. meslekleri olan tanıdıklarım bile var.
Evet, gençlerin hayalleri farklı.Kısa yoldan zenginlik hayalleri işi, onları bir hayli yoruyor. Onun için çalışamıyorlar.
Şimdi size kendi gençliğimden edebiyat da yapmak istemem ama
Bakınız ne işlerde çalıştım bir liste yapayım.
8 yaşında kısa süre su sattım
12 yaşında hafta sonları sanayide, yaz tatillerinde metal atölyesinde kapı, dolap menteşeleri işinde çıraklık yaptım.
Lise dönemlerinde hamallık, kömür taşıma falan filan… Köfte tezgahım vardı.
Bir fabrikada depo bölümünde kamyon yükledim.
Bir tesiste,bazen 24 saat,1,5yıl çalıştım.
Bir okulda 4 sene yardımcı hizmetler sınıfında çalıştım.
12 seneye yakın Aksaray’da gezmediğim köy, kasaba, ilçe kalmadı.
Bunların hepsini yaparken;o çok sevdiğim radyo ve gazete işinden hiç vazgeçmedim.
Çünkü o mesleklerde para yoktu.Yaptığım diğer işlerin ekonomisiyle sevdiğim işlerimi yapma imkânıyarattım kendime.
11 yıldırda hayalini kurduğum işimin başındayımki,uğruna hepinizin ayıla bayıla olmak istediğiniz Memurluktan vazgeçerek.
Önceden aile büyüklerimiz, çocuklarının hayatın zorluklarını tanıması için çalıştırırlardı.
İş…“Ne iş olsa yaparım abi” diyen nesildik biz.Az çok, zor kolay demeden hep çalıştık.
Bence iş beğenmemenin tek suçlusu aileler.
Çocuklarını çok sevdikleri için severek öldürüyorlar, farkında değiller.
“Ağaç yaş iken eğilir” sözünü lütfen görünür bir yerlere yazınız.
Hayat herkese altın tepside, zengin bir hayat sunmuyor, sunmayacak.
Kalın sağlıcakla.
Hepinizin Kirpiklerinden Öpüyorum.
Yorum Yazın