Uzun süredir gündemden düşmeyen mesele, Avrupa Birliği (AB)..
53 yıldır bir türlü sonuca varılamayan AB üyeliğinde ki uzun bekleyiş, Avrupa Parlamentosu’nun yılan hikayesi müzakere kararları sadece Cumhurbaşkanını isyan ettirmedi bizi de bıktırdı.
Açıkçası işimiz kolay değil. Terörle mi yoksa dış politikada bu saçmalıklarla mı uğraşacağız. "Bu gün git yarın gel" yine böyle bir durumla karşı karşıyayız. Geçmişte de buna benzer durumlarla çok karşılaştık ve hepsini aştık aşmasına da, bütün bu çarpık ilişkilerin merkezinde Almanya'nın olması ayrı bir mesele. AB demek sadece Almanya demek değil.
Bu yüzden menfaatleri bir çırpıda silip atmak mantıklı değil. İlişkilerin seyrine bakacak olursak nasıl bir kıymet arzettiğimiz ortada.
Avrupa Birliği artık Türkiye’nin tek seçeneğinin kendileri olmadığını görmüştür. Avrupa’yla hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek yerine başka ittifak ve işbirliklerinden oluşacak kapılarla kendi yolumuzu çizebileceğimizi ve yeni yol arkadaşları ile üyelik sürecini seyrine değil çıkarlarımıza uygun hedefin parçası olmayı incelikle ve akıllıca ipleri elimize almayı başardık.
Özlenen ve beklenen buydu. Bütün bu gerilime rağmen alıştıra alıştıra günü geldiğinde belki üyeliği bizim istemeyeceğimiz gerçeğiyle bir arpa boyu yol alamadığımız yolda öylesine beklemeyi sürdürmeyeceğimizi herkes görmeliydi.Daha ilerisi AB üyeliği millet meselesi değil bu resti çekmek lazım.
Türkiye-AB geriliminin kaynağında Avrupalıların kendi hataları da vardır. Bunları göz ardı ederek bu süreç yönetiminde muhalif olmaya gerek yok.
Sevgiyle Kalın..