15 Temmuz da gerçekleşen korkunç bir darbe girişiminin ardından, kimin haberdar olduğu, kimin elinin kimin cebinde olduğu, kimin kime gaz verdiği, kimin başka hesaplarla göz yumduğu belli değil.
Bu kaos içerisindeki tek olumlu şey ise, darbe girişimine ilk başladığı andan itibaren toplumda hiçbir kesimin destek vermemesi oldu. Elde ve cep’te olan tek şey bu galiba.
Zamanla taşların yerine oturması beklenirken, adım adım ilerleyen süreçte halkın darbe ve darbecilere karşı hükümete tam desteğine rağmen gerilim azalmadı hatta daha da yükseldi.
Adaletin kestiği parmak acımaz
Herkes, adı ne olursa olsun ister FETÖ ister PKK, terörle arasına mesafe koymak zorunda.15 Temmuz sonrasında teröre karşı farklı bir siyaset geliştirilmeye başlandı. Ama süreç sulandırılıyor. Bu süreçte tutuklu olanla tutuklanacak olanlara baktığımızda iyi niyetli bakışımızla vicdanımız arasına sıkışmış durumda olduğumuzu görüuoruz. Çeşitli gözaltılar da olaylar farklı bir yere çekilmeye çalışılıyor. Şova dönüşen olaylarda olan yine bize oluyor.
Güven halâ devam ediyor etmesine, ancak “Ne oluyoruz?”.. İletişim hakkımız elimizden alınmak yerine daha da işler hale getirilmeli. Yaşanan gelişmeler sonucu hukukun siyasallaşması tereddütleri bir yana, birbiri ardına sergilenen yanlışlıklarla devlet içinde yuvalanmış çetelerle ve darbecilerle hesaplaşmak amacıyla başlatılan süreç, ilgili ilgisiz herkesi kapsarken bu sürecin siyasi ve STK ayağı nerede?
Siyaset sahnesinde, PKK terörüyle mücadele kapsamındade HDP ‘ye yönelik atılan somut adım gibi FETO terörüyle ilgili olarak yandaş siyasilerle de aynı mücadelenin başlamasını da toplum dörtgözle bekliyor.
Hukuk çerçevesi içerisinde çok sevdikleri büyüklerinin devlet adamının gönlünü hoş etme dürtüsüyle hareket eden bu siyasilerimiz hukuk çerçevesi içinde kalmamız gerekmez mi?.. Adalet ve hakkaniyetle yarışınız.
Erken seçim mi? yoksa sistem değişikliği için referandum mu? ..
Mevcut durumda yapılacak hiçbir seçim veya referanduma demokratik, hür ve adil denemez.