Dünya Diş Hekimleri Günü’nde Diş Hekimi Esra Şahin Güldalı, diş bakımı ve diş bakımında yapılan hatalara yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
Hem Türkiye’de hem de dünyada 22 Kasım, Dünya Diş Hekimleri Günü olarak kutlanmaya devam ediyor. Bu kapsamda Diş Hekimi Esra Şahin Güldalı, diş ağrılarına ilişkin açıklamalarda bulunarak, sebeplerine ve dikkat edilmesi gereken noktalara ilişkin bilgilendirmelerde bulundu.
“En Yoğun Hissedildiği Yaşlar 20-40 Yaş Arasıdır”
Soğuk havayla birlikte diş ağrısının artmasının nedenlerine değinen Güldalı, “Dentin hassasiyeti ya da diş hassasiyeti olarak adlandırdığımız durum; herhangi bir dental defekt ya da patolojiye bağlı olmaksızın tipik olarak termal, kimyasal, dokunsal ya da osmotik bir uyarana bağlı olarak ağız ortamına açılmış dentin yüzeyinde oluşan kısa süreli, keskin, lokalize ağrı olarak tanımlanmaktadır. Diş hassasiyeti, periodontal hastalığı olan bireylerde yüzde 72-98 oranında görüldüğü bildirilmiştir. Genel olarak en yoğun hissedildiği yaşlar 20-40 yaş arasıdır. Diş hassasiyeti yaşlı bireylerde daha nadir görülmektedir. Dentin kanallarının mineral artıklarıyla tıkanması, tübül sayısında azalma gibi durumların yaşla birlikte artması; pulpanın hücresel, vasküler ve nöral kapasitesinin yaşla birlikte azalması; dentinin geçirgenliğini azaltır ve dolayısıyla yaşlı bireylerde diş hassasiyeti oluşumuna daha nadir rastlanır. İstatistiksel olarak anlamlı bulunmasa da, kadınlarda erkeklere oranla daha fazla diş hassasiyeti görülmektedir. Bu farklılığın, kadınların ağız hijyenine daha fazla önem vermelerine, ağrıya karşı daha duyarlı davranmalarına ve diş hekimine daha sık başvurmalarına bağlanabileceği düşünülmüştür. Diş hassasiyetinden en çok etkilenen dişler ise sırasıyla köpek dişleri ve küçük azı dişleridir” dedi.
“Diş Hassasiyeti Bulunanlar Diş Hekimine Muayene Olmalı”
Diş hassasiyeti bulunan vatandaşların dikkat etmesi gerekenlere de değinen Güldalı, diş içerisinde sıcak-soğuk gibi termal uyaranlar olan bir mekanizma olduğunu ifade ederek, “Eğer bu tabaka sert diş fırçalama, asitli içeceklerin aşırı tüketilmesi ya da diş yüzeylerine aşırı kuvvetlerin gelmesi diş sıkma-gıcırdatma gibi parafonksiyonel kuvvetler gibi durumlar sonucunda kaybedilmişse, mine dokusu altında yer alan dentin yüzeyi açığa çıkar ve sıcak-soğuk gibi uyaranlarla dişlerde hassasiyet meydana gelebilir. Genellikle kısa süreli keskin ağrılar olmakla birlikte bireyleri günlük yaşamlarında rahatsız edebilmektedir. Böyle bir durum meydana geldiğinde öncelikli olarak diş hekimine muayene olunması gerekmektedir. Mevcut durum değerlendirilmeli ve diş hassasiyetinin giderilmesi açısından hastaya tedavi yöntemleri anlatılmalı ve bireye özgü tedavi planı oluşturulmalıdır. Hassasiyeti giderme yönünde belli başlı tedavi yöntemleri şunlardır: hassasiyet giderici diş macunları ve gargaraların kullanılması, remineralize edici ajan uygulamaları, flor uygulamaları, adeziv rezin uygulamaları, restoratif tedavi uygulamaları, dişeti grefti uygulamalarıdır” açıklamasında bulundu.
“Diş Hassasiyeti Tedavi Edilmezse, Hastanın Günlük Yaşam Kalitesi Azalır”
Diş hassasiyeti tedavilerinin koruyucu ve iyileştirici tedaviler olarak iki ana başlıkta incelenebileceğini ifade eden Diş Hekimi Güldalı, “Koruyucu tedaviler; hassasiyet oluşumunda etkili olan risklerin ve etiyolojik faktörlerin azaltılmasını, oral hijyen eğitimini, oklüzyon ve diyet düzenlemelerini kapsar. Terapötik tedavi yöntemleri ise; uygulanma şekillerine göre, evde hasta tarafından uygulanan ve klinikte diş hekimi tarafından uygulanan (profesyonel) tedaviler olmak üzere 2’ye ayrılır. Hafif-orta şiddette ve yaygın diş hassasiyetlerinde ilk tedavi seçeneği evde uygulanan tedaviler (yumuşak kıllı diş fırçaları ile birlikte kullanılan hassasiyet giderici diş macunları, gargaralar vb.) olmalıdır. Şayet hastaya evde başlatılan tedavide 2-4 hafta sonunda ağrıda rahatlama ve azalma olmadığında, klinikte diş hekimi tarafından uygulanan tedaviyle devam edilmelidir. Ağrı devam ederse daha ileri tedavilere geçilir. Diş hassasiyeti tedavi edilmezse, hastanın günlük yaşam kalitesi azalır. Ayrıca daha basit yöntemlerle tedavi edilebilecek durumlar zamanla ilerler ve daha komplike tedavi yöntemlerine geçilmesine neden olabilir” dedi. Haber: Sedef Altınkaya
Yorum Yazın