© Anadolu Ekspres 2021

Pandemide olumsuz duygularınız fizyolojik sorunlara yol açabilir

Neredeyse 1 yılı aşkın süredir koronavirüs pandemisi birçok insanın hayatını etkilemeye devam ediyor. Yaşanan zorlayıcı duygu ve durumların görmezden gelinmesi sorunların daha da derinleşip çözümünün zorlaşmasına neden olabiliyor. Memorial Wellness Psikoloji Bölümünden Uz. Klinik Psikolog Gizem Çeviker Coşkun, pandeminin zorlayıcı psikolojik etkileri ve bu süreçte dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Pandemi döneminde kaygı, korku ya da stres içeren düşünceler ve bu düşüncelere eşlik eden zorlayıcı duygu yoğunlukları yaşanabilmektedir. Bu tür süreçlerde birçok insanın ilk eğilimi ya bu duygu ve düşünceleri yok saymak, yani bir nevi kaçmak ya da bu duygu ve düşünceler girdabına kapılmak olabilmektedir. Örneğin; düşünceler kişinin zihnini öylesine meşgul edebilir ki bunun zaman zaman farkına bile varılamayabilir. Kişi bir kitap sayfasını okurken başında nerede, sonunda nerede olduğu yakalayamayabilir, yeniden-yeniden okumak ihtiyacı hissedilebilir; zira zihin çoktan uçuşmuş olabilmektedir. Ya da bazen zihin söyledikleri bir kenarda dursun der ve onları yok sayarak geçiştirmeye eğilim gösterir. Kişinin imdadına uzun soluklu diziler, filmler, aşırı yeme halleri yetişebilir. Sonuçta kısa vadeli atılan bu adımlar uzun vadede kişiye yardımcı olmamaktadır. Birey dönüp dolaşıp ilk ‘’kendisiyle baş başa kaldığı anda’’, aynı yerde kendisini bulur. Peki, alternatif yol ne olabilir? Açık bir farkındalıkla kişiyi zorlayan her ne var ise yüzleşmek, kabul etmek ve bu kabulle beraber aktif adım atabilmektir.

Dikkat dağınıklığı “zihin uçuşması” yaşıyorsanız…

Açık farkındalık denilen olgunun bireyin esenlik hali üzerindeki kolaylaştırıcı bir unsuru da erken uyarı sinyallerini yakalayabilmektir. Zorlanılan durumların; davranışsal, fizyolojik, duygusal ve bilişsel sinyalleri olabilmektedir. Örneğin; bir işe emek harcarken, yaparken ya da bir kişiyi dinlerken odaklanma sorunu yaşanıyorsa, zihin başka bir yerdeyse, yapılan işte nerede kalındığı bile hatırlanmıyorsa zihin uçuşması denilen durum yaşanıyor olabilir. Günümüz dünyasında sağlıklı popülasyon tarafından genellikle ‘’dikkat dağınıklığı’’ olarak nitelendirilen bir tablo tam olarak budur. Böylesi durumlarda düşüncelerden kaçmak ya da onları bir mücadele içine girerek kontrol etmeye çabalamak çoğunlukla işe yaramayacaktır.

Düşünmemeye çalışmak sorunların çözümü değildir

Korkusu başarısız olmak olan bir kişi sürekli ders çalışır ya da işini kaybetme korkusuyla işkolik olabilir. Bazı insanlar ise sorunlarını düşünmemeye çalışır. Ama zihin durmaz ve sürekli düşünerek kişiyi olumsuz etkiler. Kişinin motivasyonu düşmüşse, işine odaklanamaz, işlerini sürekli erteleyip zamanında yetiştiremez, zaman yönetimi yapma becerisini kaybeder, hedef koyamaz ve hedefe motivasyon geliştiremeyebilir. Bu olumsuzluklar zamanla uykusuzluk, sürekli yemek yeme ihtiyacı gibi fizyolojik sorunları da beraberinde getirmektedir. İştahta ve yemede farklılıklar olur, kişi sık sık uyanır, dinlenmeden kalkar, uyku kalitesi bozulur, keyif aldığı şeylerden keyif alamamaya başlar. Bunalma, sıkılma, tükenmiş hissetme duygusal sinyaller olarak kendini belli edebilmektedir. Tahammülsüzlük de yine duygusal sinyaller arasında yer almaktadır.

Sorun fark edilse bile kişi ne yapacağını bilemeyebilir

Kişinin zorlandığı deneyimlere; bir kişi, olay, duygu ya da ilişkiler vesile olabilmektedir. Bu duygulara ve durumlara sırt çevirmek yerine deneyimin bizzat kendisiyle yüzleşmek, bunu durumu kolaylaştıran yardımcılarla sağlıklı bir şekilde yapmak bireyin psikolojik iyi oluş hali için oldukça önemli bir adımdır. İnsanlar çoğu zaman onları zorlayan durumların ya da duyguların iş yoğunluğu ya da stresten kaynaklandığını düşünmektedir. Bu zorlayıcı durumun sonuçlarını yaşarken sebeplerin ve tetikleyenlerin ne olduğu önemsenmez. Ya da sebepler fark edilse bile kişi ne yapacağını bilememektedir. Yaşadıkları durumla kendilerince baş etme yöntemlerinin işe yarayıp yaramadığı da önem taşımaktadır. Koruyucu ruh sağlığı, yaşanılan zorlayıcı duygu ve durumların tetikleyicilerinin ne olduğuna ve nasıl çözüleceğine odaklanarak kişiyi daha iyi ve sağlıklı bir zihin haline ulaştırabilmektedir.

Fark et, kabul et, dönüştür

Kişi bu dönemde içinde ne yaşıyorsa buna 3 aşamada ele alabilir: İlk olarak yaşanılan duyguyu anlayabilmek önem taşımaktadır. Şu anki duygum nedir? Duygu tonum nedir? Bu duygumun bana söylediği anlam nedir? Yaşanılan duyguya anlam vermeyi destekleyebilir. 2. aşamada bu zorlayan duygu deneyimini tetikleyen özellikler ve buralarda bireyin ‘’hangi ihtiyacına’’ yönelik yaptığı ‘’hangi otomatik tutum ve davranışlar’’ bu zorlayan deneyimi beslemiş olabilir kısmı ele alınabilir. 3. Aşamada ise benzer bir durumda bir daha kalındığında; birey anlaşılmış olan duygu ve duygusal ihtiyaçlarını kendine ve başkalarına nazik ve saygılı bir şekilde nasıl tamamlayabilir sorusu ele alınabilir. Birçokları yaşadıkları zorlayıcı deneyimler en son noktaya gelinceye kadar profesyonel bir yardım almayı düşünmeyebilir ve bu aşamada bu deneyimlere sakinlikle yaklaşabilmek daha zorlayıcı ve karmaşık olabilmektedir. Fark etmek,  fark ettiğini kabul etmek ve kabul ettikten sonra aktif dönüşüm gerçekleştirmek basit yöntemlerle hayata geçirilebilecek fakat kolay olmayabilen tutumsal değişiklikleri içerir. ‘’Fark etmek’’ fark etmediklerimizi fark edebilmek becerisinden geçerken; ‘’kabul etmek’’ içinde bulunulan duruma karşı bir pes etme hali değil, durumu-koşulları-deneyimi olduğu gibi kabul edebilme halini içerir. Nitekim aktif dönüşüm adımı tüm bunlardan sonra atılabilmektedir. Haber Merkezi

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER